Tüketen Tükiye değil Üreten Türkiye
Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler sonucunda günümüzde ulusların rekabet edebilirliği sürekliöğrenme, bilgi birikimi ve yenilik üretme kapasitesine bağlı hale gelmiş, bilgi temelli ekonomi, yerel- küresel etkileşimi ve yerelin bu etkileşim içinde sürdürülebilir gelişmesini sağlayacak rekabet gücü en çok tartışılan konular arasında yerini almıştır. Bu çerçevede kalkınma tartışmaları ulusal ölçekte bölge ölçeğine taşınmış; hem ulusal hemde küresel sistemin bir parçası olarak bölgeler kalkınmanın yeni birimleri haline gelmiştir.
Dolayısıyla kalkınmapolitikaları bölgesel ölçekte ele alınmaya başlamış; bölgelerin küresil ekonomide vara olma, artan
zenginlikten pay alabilme ve rekabet pozisyonu elde etme mücadelesinde öğrenme ve yenilikçilik kapasitesi önem kazanmıştır.
Kalkınma sürecinde bilgi en önemli kaynak ve öğrenme en önemli süreç olup, yenilik bilgi ve öğrenme sürecinin bir sonucudur. Bir bölgenin öğrenme kapasitesi bilgi altyapısı, üretim altyapısı, kurumsal altyapı, ulusal ve bölgesel kalkınma politikaları, müşteri ve talep yapısı ile doğrudan ilişkilidir. Bölgenin başarılı olması ise bu unsurların en iyi şekilde karşılıklı etkileşimine ve bilgi birikimini yeniliklere
dönüştürebilme beceresine bağlıdır. Bu bağlamda, ulusal ve bölgesel politikalar Ar-Ge çalışmalarına destek sağlayarak bilginin üretilmesi ile yeni istihdam olanaklarının yaratılması ve yenilikçi yaklaşımın tüm ekonomiye yayılmasında önemli bir araç olan girişimciliği destekleyerek üretilen bilginin etkin bir şekilde kullanılmasına odaklanmaktadır. Bütün dünyada kalkınma fark yaratmak için aşlıca unsurlardan biri olarak görülen Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, ülkemizde de 9.Kalkınma ve Uluusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Startejisi başta olmak üzere ulusal politika belgelerinde öncelikli politikalar arasında yerini almıştır.